E. Dz. Asb. Mustafa Kalabalık'ın hazırlayarak 2013 Yılı Mayıs Ayında yayınlamış olduğu 14 Bölümlük "TSK’nın “ ÖTEKİ”leri, ASTSUBAY’lar…" Başlıklı Dizi-Yazımızın 9'uncu bölümünde “Ordu, gerçekten profesyonel mi?" başlıklı yazısını sunacağız.
Bugünkü yazımızı, değişen ve gelişen, küreselleşen bir dünyaya uyumlu, daha etkin, güçlü, güvenilir olmasıyla yenilemesi gereken, toplumun her kesimince özellikle son yıllarda gündeme getirilen, ordunun profesyonelliği konusuna ayırmak istedim.
Aslına bakarsanız her bir konumuz birer tez konusu olabilecek genişliklere açık konular. Ancak bu yazı dizimizin amacı, TSK’nın ötekileştirilen, öteki görülen asli unsurlarının duygu, düşünce, fikir ve tecrübelerinin kamuoyuna aktarılmasıdır. Taleplerin, isteklerin, yüksek sesli uyarıların altındaki temel düşüncenin de bu olduğunu, farklı açılardan değerlendirmelerle gün yüzüne çıkarabilmek, yine ordumuzun gücüne güç katabilmek en büyük hayalimizdir…
Öncelikle Genelkurmay'ın açıklamalarından yola çıkarsak, 346 'i general/amiral, 39 bini subay, 95 bini astsubay, 70 bini de uzman erbaş ve er olmak üzere, 600 bin kişilik bu ordunun profesyonel orduya geçmeye hazır olduğu ortaya çıkar mı?
Hayır, çıkmaz. Çünkü kadrolar şişmiş durumda. Geçmişte yapılan her çalışmanın, özellikle piramit sistemi uygulaması, sicil ve sınav ile bir üst rütbeye terfide, personel başarılı olamayınca, yine personel lehine sistemin iptal olması, zaman içinde özellikle yönetici statüsündeki subay rütbe bekleme sürelerinin kısaltılması (Yüzbaşı 9 yıldan 6 yıla, Binbaşı 6 yıldan 5 yıla, Albay 6 yıldan 3 yıla düşürülerek 2 yıllık Albayın Kıdemli Albay olması), sırası gelen, süresi biten her personelin terfisi sebebiyle de bu profesyonel kadrolar şiştikçe şişmiştir.
Yapılan her teşkilat (!) çalışması, zümresel ve kişisel menfaatler doğrultusunda devasa ihtiyaç fazlası kadroları oluşturmuştur.
Rütbe bekleme sürelerinin zaman içinde düşürülmesi, bekleme yıllarını tamamlayan her personelin rütbe alması sebebiyle kadroları da şişirdikçe şişirdi… Piramit bozuldu. Bunun yanında birde tazminatların öne alınması özellikle subay emekliliklerini önledi ve sistem bozuldu…
Örneğin Dz.K.K.lığında her 100 subaydan 18 tanesi albaydır.
Düşünün, profesyonel ve uluslararası bir şirketteki üst yönetici konumunda, 100 çalışandan 18 tanesi yönetici olabilir mi? Hangi şirket buna Müsaade eder?
Acaba bu 200 bin profesyonelden % kaçı sabah postal giyip araziye çıkar, % kaçı gemilerdedir, % kaçı eğitim ve tatbikat alanlarına çıkar?
Ancak Türkiye’nin başkentinde, Anıtkabir’deki törenlerde, mevcutlarıyla avluyu dolduran personel sayısıyla ordunun profesyonelliği belli olmaktadır...
Ordu'nun profesyonelleşmesinin önündeki en büyük engel, yine kendi içindeki profesyonelleridir..!
Devamlılık arz eden kadroların uzman sivil personel olması gerekirken, mevcut fazlalığı ve menfaatler sebebiyle arazide, gemide, uçakta eğitim alanında olması gereken personel işgal etmektedir.
Denizi olmayan Ankara'da, denizci subay ve astsubayların sayısı, sanki gemilerdekilerden daha fazladır. Üslerde, kışlalara hep karşılaşılan manzara, eksik personel ile çalışmadır…
Bir litre süt için inek beslenir mi?
Eğitim öğretimde, askeri liseler harp okullarının % kaçını karşılar acaba?
Örneğin Heybeliada’da bulunan Deniz Lisesi’nde kaç öğrenci vardır?
Bu öğrenciye hizmet veren kaç personel vardır? Buraya verilen ödenek nedir?
MEB.lığının yatılı devlet okulları ile karşılaşıldığında ne fark var?
Eğitim ise aynı eğitim, müfredat ise aynı müfredat... O zaman fark nedir? Niçin askeri liseler kapatılması düşünülmez veya değerlendirilmez. Acaba profesyonellerin manevi duygusu ağır bastığı, ben kapattım dememek için, yani profesyonellik dışı kararlardan mı, buralar ihtiyaç olmadığı halde kapanmıyor!
Ordu kendi içinde zamanla halkından, yazın kamplardan, kışın orduevlerinden, lojmanları sayesinde soyutlaşmış, yapılan ihtilal ve muhtıralarla ulusalcılığı ve kemalistliği arkasına alarak, kendi menfaatleri ile birleştirerek bu günlere gelmiştir. Yapılan her türlü yapılanma ve teşkilat çalışmaları profesyonel kadrolarca profesyonelleşmenin önüne geçmiştir...
Bilim ve teknoloji TSK’nın önüne geçmiştir. Personel, özellikle üst rütbeliler buna ayak uyduramamış teknolojinin esiri olmuştur. Biriken kadroları üs ve kışlaya göndererek sonuca ulaşılması imkansızdır..!
Örneğin ülkemizde yiyecek-içecek sektöründeki iyileşmeler ve yemek fabrikalarındaki artışlar ordunun ihtiyaçlarına cevap verebilecek düzeye gelmiştir.. Ancak bu sistemde bile hala ikmal teşekkülleri devam ettirilmekte personel alımları hızla sürmektedir..
Artık dünya köy olmuştur..
Silah altında asker tutmanın bir anlamı kalmamıştır. Muhtemel bir savaş bir gecede çıkmamakta, siyasi otoritelerin yaptığı masa başlarından sonuç çıkmaz ise kademeli olarak çıkmaktadır.. İnternet, iletişim teknolojileri ve basın yayın gelişmiştir. İnsan toplama, diye bir şey kalmamıştır.
Peki niye silah altında bu kadar asker vardır…?
Etrafımıza baktığımızda şehirlerin, kasabaların en güzel yerlerinde üs ve kışlalar yaratılmış, bırakılmış, karargahlar şehirlerin en merkezinde ve yedi yıldızlı oteller gibi ihtişamlıdır. Ama esas görev yerleri olması gereken eğitim alanlarında ve tatbikatlarda kimse yoktur.
Gösteriş, hep insanların “o gününü mutlu eder”, gerçekler ise “her gününü mutlu eder”…
Ülkemizin siyasi ve idari yapılanmasına baktığımızda, sivil kesim üst yöneticilerle 81 ilimizin idaresi; 81 Vali, 81 İl Emniyet Müdürü ile sağlanırken, hükümeti oluşturan sadece 25 bakanlar kurulu üyesi varken, askeri kesim 346 general/amiral ve 39.000 subay ile sağlanmaya çalışılmaktadır..
Bütün bunlara bakıldığında, profesyonel kadroların neden profesyonelleşemediğini ortaya çıkmaktadır. Ordunun profesyonelleşmesi talep ediliyorsa eğer; mevcut yapısının teknolojisi ile uyumlu hale getirilmesi, bütün kadrolarının yeniden tarif edilmesi, iş analizleri, görev tanımlamalarının yenilenmesi, zümresel ve kişisel menfaatler düşünülmeden genç subay astsubaylarından oluşan ve hatta yaşı 40'larında general ve amiralleriyle oluşan 100 binlik bir ordu gerekmektedir…
Her zaman geçerli bir söz vardır.
'TEŞKİLAT İLE OYNANIRSA TEŞKİLAT HEP BÜYÜR’…
Mustafa KALABALIK
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.