Rahmetli Sakıp Sabancı geldi aklıma: “Vah vah! Vah vah!”
Ben şu anda bütün melekelerimi kaybettim. Yarın inşallah “bulan varsa geri teslim etsin!” başlıklı bir ilan vereceğim gazetelere.
“Neredesin ey melekem!
Ne olursun geri dön! Bir daha seni hiç üzmeyeceğime söz veriyorum. Zorlamayacağım seni.. Sıkıştırmayacağım köşeye... “Selli müsellim” olmaya karar verdim artık. Eğer ilanımı görürsen ne olur dön geri. Ben sensiz ne yaparım?”
Bombalar yeniden patlamaya başlayalı çok zaman oldu... Parça parça, lime lime oldu insanlar. Sonra uykuda enselerinden şehit edildi genç fidanlar...
Durmadı, devam etti öldürmeler... Subayı, Assubayı, Uzmanı, Eri, Polisi herkesi katletmeye devam ettiler. Kimi karısının yanında, her türlü savaş ahlakından azade kurşunlandı kahpece... Kimi babasıyla hasret giderirken arkasından kurşunlandı... Kimi kapısının önüne çıkar çıkmaz pusuda yakalandı ölüme... Kiminin, tezkeresini alıp bir kaç saat sonra sevdikleriyle buluşmak üzereyken alındı canı...
Kiminin yavuklusu yol gözlerken, kiminin anası mis gibi kömbe yollamaya hazırlanırken verdi canlarını
Kimi, üç kız kardeşin tek erkek kardeşi, kimi dokuz çocuğun en küçüğü, kimi Türk, kimi Kürt acımasızca katledildi, katledilmeye devam ediliyor.
Kimi, can havliyle sarılıyor tabuta... “Kardeşim, kardeşim!” nidalarıyla inletiyor her yeri. Kimi “vatan sağ olsun!” derken, kimi devletin bu konuda uyguladığı politikalara buluyor kabahati.
Kimi, devletin kurumlarına salvolar atarken, kimi de “devlet kutsallığı”ndan dem vuruyor.
“TESUD kınadı sen neredesin ey TEMAD?” sorgulaması içinde kimimiz. Kimimiz, acaba “lanetlesek de mi kurtarsak, lanetlemeden mi kurtarsak vaziyeti?” diye kendi durumlarını kurtarma derdine düşmüşler.
Örs Assubayın, mealen; “ İŞİD’in eline esir düşeceğine ölseydin! TSK’nın şanını, şerefini, terör örgütü vasıtasıyla ayaklar altına almaktan, örgüt üyelerine direnmemekten, terör örgütüne propaganda malzemesi olmaktan” suçlu bulunarak TSK’dan atılmasına TESUD’un tepki vermemiş olmasın rağmen, TEMAD’ın, Yarbay Alkan’nın kardeşinin tabutu başında acılarını dışa vurarak, devlet erkini suçlayıcı sözlerinden dolayı TSK Disiplin Kanunu gereğince, ordudan ilişiğinin kesilmesi ihtimalini göz önünde bulundurarak, "Yarbayın yanında" yer almasını ağır sözlerle eleştiren assubay ve emekli assubaylar bulunmakta...
Hasılı kimimiz olayları “subay-assubay” ilişkileri bakımından ele alırken, kimimiz de daha global bir perspektifle, “devlet-millet” sevgisi üzerinden değerlenmekteyiz.
“Devlet-millet” ikilemi üzerinden değerlendirme yapanlarımız bir kesimi; “vatana millete ihanet etmekle, küçük düşünmekle” itham ederken, diğer kesim de “subay-“assubay” ikilemi üzerinden değerlendirmeler yaparak, diğer kesimi “satılmışlıkla, mesleğe ihanet etmekle” suçlayabilmekteyiz.
“Başkan, boş ver başkalarının konulara yaklaşımını sen nasıl yaklaşıyorsun, onu söyle?” diyenleri de duyar gibiyim.
Söyleyeyim o zaman...
Bir yarbayın, kardeş acısıyla sarf ettiği cümlelerin, demek ki TEMAD’ın sessizliğini bile sese dönüşmesini sağlayabildiğini, demek ki bu ülkede çok bağıranların seslerini daha fazla duyurabildiklerini, bunun daha etkili bir yöntem olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. TSK Disiplin Kanununun, assubaylar üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi durduğunu, bu garabet kanunu, özellikle PES Hareketi zamanında Sağır Sultanlara bile duyurmaya çalışan bizlerin sesini duymayan, kanun yapıcıları ve kanun uygulayıcıları, kanunun yavaş yavaş kendi canlarını acıtmaya başlamasıyla birlikte nasıl da “ciyak ciyak” bağırmaya başladıklarını, ulusal basına nasıl da röportajlar vermeye hücum ettiklerini görmemiz açısından faydalı bir olaydır.
Ancak, TEMAD’ın uzun zamandır süren sessizliğinin, bir subayın feryatları nedeniyle bozulmuş olması ve o subaya sahip çıkıldığının deklare edilmesi sanırım assubay toplumunda abesle karşılanan bir olaydır.
“Keşke, İŞİD’in eline esir düştükten bir kaç gün sonra serbes bırakılan Özgür ÖRS Assubayın, devlet ricali tarafından ailesi aranarak, “göz aydınlığı” dilenmesine rağmen aynı Disiplin Kanunu hükümleri gerekçe gösterilerek, TSK’dan ilişiğinin kesilmiş olması olayından sonra da benzer bir sahiplenme bildirisi yayınlansaydı” talepleri de haklı taleplerdir...
Şimdi, Yarbayın kardeş tabutu başında, yürek acısıyla sarf ettiği sözlerin, TSK Disiplin Kanunu karşısında hangi anlama geldiği ile Assubay Özgür Örs’ün görevini ifa eder iken İŞİD’in eline esir düştükten sonra serbest kalmasının ardından, aynı Disiplin Kanunu hükümlerine göre ordudan atılmayı gerektiren bir fiil olması ve gereğinin yapılmış olması arasındaki farkın biz assubay toplumuna güzelce izah edilip bu infialin ortadan kaldırılması, çifte standarda yol açacak bir uygulamanın bizler içinde de umutsuzluğa, karamsarlığa, adaletin eşit dağıtılmadığı duygusuna yol açacağı kesin bir gerçektir.
Bizler, TBMM’nin ilk yapacağı uygulamanın, mevcut TSK Disiplin Kanununun çağın gereklerine uygun olarak, yenden ele alınarak düzenlenmesini ve hiç bir kimsenin “eften püften” meseleler yüzünden alın terlerinin yok sayılmamasını, vatan ve millet severliklerinin sorgulanmamasını tekraren talep ediyoruz.
Hiç kimse çağ dışı kanunlarla assubayların ya da diğer bütün unsurların vatanseverliklerinin sınırını çizip sorgulama yapamaz, yapmamalıdır.
Bir de şu çok önemli hususu göz ardı etmemek lazımdır.
Her olaydan ideolojik çıkarımlar elde etmeye, birilerinin kafasına balyoz indirme fırsatı olarak görmeye çabalıyoruz.
Her olayın içinden “bak gördün mü, ben demiştim” böbürlenmeleri yapmaya, kendimizin yeteneklerini(!) öne çıkarmaya çalışıyoruz. Milleti kutuplara ayırmaya sebep olacak ifadelerden kaçınmamız gerekiyor.
Siyasi mülahazalarımızı mı yoksa mesleki sorunlarımızı ve herkese yapılan ya da yapılması muhtemel adaletsizlikleri mi konuşacağız, öncelikle buna karar vermeliyiz.
Bakıyoruz, mesleki konularda can ciğer kuzu sarması olup birlikte hareket edenlerimiz, siyasi renkli bir olayda bir anda bin parça oluveriyoruz.
Kendi toplumuz içinde bile her olayı “vatanseverlik”, “ihanet”, “düşmanlık” v.b. ithamlarla bir birimize karşı kullanıyor olmamızı, Rahmetli Sakıb Sabancı’nın sözlerini hatırlatarak reddediyorum.
“Vah, vah...! Vah, vah...!
Tayyar Yıldırım
Yorumlar
HAYRET ÖYLE BİR KURUM VARMI
İŞ GÜÇ GEZİ
İŞ GÜÇ SİYASETE ADAM YOLLAMA...!
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için