Sabah ezanı ile uyandım. Hemen öncesinde gördüğüm rüyanın etkisindeydim, etrafıma bakındım ama, o rüya gözlerimin önünden gitmiyordu.
Alabildiğine uzanan dümdüz, yemyeşil bir alan. İleride insanlar büyük bir küme oluşturmuş.Yaklaşıyorum, kalabalığı yara yara ilerliyorum. Ortada, arkasında ''Rejisör'' yazan bir sandalye ve üzerinde elinde eski tip, sactan kıvrılarak yapılmış bir megafon bulunan bir şahıs oturuyor.
- ''Ne oluyor burada?'' diye soruyorum,
- ''Mehmet BAŞAĞ'ın hayatını filme çekiyoruz'' diyor elinde megafon olan şahıs.
- ''Aaaa o benim babam'' diyorum.
Saatler tam 05.30'u gösterirken ve ezan okunurken uyanıyorum. Saat 08.30 civarı işteyim.
Çiğli Havalimanı Hava Trafik Yaklaşma Kontrol Ofisinde. Arkadaşlar çayı hazırlamışlar, elimde bir sigara. Keyifliyim ve o sırada.
-''Başın sağ olsun'' diyor bir arkadaş içeri girerken. ''Sabah Dalaman Kuleden telefon ettiler, Baban vefat etmiş''.
Önce anlayamıyorsunuz söyleneni. ''Hı?'' diyebiliyorsunuz.
- ''Çok üzüldük Ali Bey. Babanız vefat etmiş''. Kalbiniz hızlı hızlı çarpmaya, gözleriniz kararmaya, kulaklarınız uğuldamaya, başınız dönmeye başlıyor.
- ''Hı, Kim? '' diyebiliyorsunuz kendinizin bile duyamayacağı bir tonda.
Hani kuvvetli bir fırtına eser de yürüyemezsiniz ya, siz hareket etmek istersiniz de birşey karşı koyar kıpırdayamazsınız ya. 1-2 saniyedir tüm bunlar ama orada değilsinizdir artık. Gidenle sizde gitmişsinizdir.
Eve gidersiniz hemen. Bakarsınız yüzüne. ''Uyuyordur'' aslında, inanamazsınız bir süre öldüğüne. Saçlarını, yüzünü okşarsınız. O kadar işlemiştirki sıcaklığı içinize, hissetmezsiniz bile ''buz'' gibi oluşunu. Çok şey söylemek istersiniz o anda ama, boğazınızın tam ortasına yumruk gibi birşey oturmuştur. Yutkunamazsınız bile.
- ''Babam'' diyebilirsiniz sessizce ''Babam''.
Belki hayatta çok zaman geçirememişsiniz birlikte olamamışsınızdır ama,çok sevmişsinizdir birbirinizi. ''Keşke''ler yapışır bu sefer sağınıza solunuza. Keşke biraz daha sesini duyabilseydim...Keşke 1-2 saat daha beraber olabilseydim...Keşke bir kez daha çıkabilseydim kırlara beraberce...Keşke bir kez daha aynı masada yemek
yiyebilseydim onunla... Keşke...Keşke...Keşke...
'Çok şeyimiz vardır daha beraberce yapabileceğimiz ama,hayat ayırmıştır birbirinizi. Artık sonsuza dek anılarınızda kalacaktır yaptıklarınızla, yapamadıklarınızla.
Fırsatınız olsa, size bir imkan yaratılsa ve 1 dakika daha beraber olma şansı verilse ''Hayatınızın geri kalanını uğruna feda edebileceğiniz babanız'' yoktur artık.
Bir cuma sabahı, sabah ezanı okunurken son nefesini verdiğini öğrendiğinizde bir tebessüm yayılır dudaklarınıza. Boğazınızda aynı yumruk, yutkunmaya çalışırken içinizin garip bir şekilde rahatladığını hissedersiniz, gözyaşlarınız yanaklarınızı yakarken.
O sabah gördüğünüz bu rüya gelir aklınıza. O,o sabah ezanında son nefesini verip bu hayata veda ederken aynı anda siz uyanmış, gözlerinizi yeni bir sabaha açmışsınızdır.
Ürperirsiniz ama, sevgi,saygı ve hürmet duyguları içinde ''Babam o sabah bana vedaya gelmiş rüyama'' dersiniz.
Tam 34 yıl geçmiş aradan ve hayat sizin için devam etmektedir. Üzeri kül ile kaplandı zannetiğiniz anlarda bile en ateşli bir köz yakar sol yanınızı ve her 2 Martta daha bir alevlenir.
Umarım günün birinde biryerlerde görüşeceğiz yeniden. O güne kadar hoşçakal ''Sevgili Babam''. Sevgiyle, saygıyla, hürmetle ve minnetle ''Hoşçakal Sevgili Babam''.
02.03.2017 Ali BAŞAĞ
Kapak Resmi : Mustafa AYTAR
Yorumlar
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için