Yıl 2012’nin Haziran ayı... PES hareketinin en zirveye taşındığı zamanlara ait bir anekdot...
Saat sabahın 06.30’u...
Telefonum acı acı çalıyor.
“Eyvah!” dedim.
“Eyvah!”, çünkü bu saatlerde çalan telefonlar hayra alamet haberlerle açılmazlar.
Baktım bilinmeyen bir numaradan aranıyorum...
Açtım telefonu...
“Alo Abi ben C..., günaydın... Kilis’ten arıyorum, dernekte misiniz?”
“Hayır ne derneği C...? Yataktayım, yatakta! Henüz saat sabahın 06.30’u...”
"Abimi bir arayayım dedim... Haklarımızı şimdiye kadar almış olmalıydık, bir gelişme var mı sorayım" dedim.
“Anladım C... İnşallah alabiliriz” dedim uykulu gözlerle ve kapattım telefonu...
Saat sabahın 06.30’u ve o tarihte “PES” denildiği günden bu yana henüz üç ay geçmiş ve “haklarımızı şimdiye kadar almış olmalıydık” diyen bir ses.
Arkadaşlarımızın bazıları o tarihlerde bizlerin bu süreci; “Savaş Harekat Merkezlerinden” yönettiğimizi zannediyorlardı.
Şimdi de bazılarımız;
“Benim ümidim kalmadı bu konuda” diyerek umutsuzluk yayıyoruz.
“TEMAD ne iş yapar?” diye soranlarımız var.
“Ben bir günde 200 adet TWIT attım ben görevimi yaptım” diyenler var.
“Bu emeklilerden iş çıkmaz, onlar ne anlarlar hak aramasından? Zaten yaşlı başlı adamlar” diyerek sitem eden genç arkadaşlarımız var.
Tam tersi bir durumda, gençlerimiz için; “bu gençler bu işleri bilmezler” deyip ARİSTOKRAT bir bakış açısıyla bakanlar var.
“Bir kaç TWIT, 3-5 mesajla hak alınabileceğini” sananlar var.
Hiç bir eyleme katılmadığı halde, “biz de bir halt edeceğinizi sandık, yürüdünüz de ne oldu?” diye kahredenler var v.s.
Biliyoruz ki hepimizin bir hikayesi var ama gerçekler hikayelerden daha derin manalar içeriyor.
Ağabeyimizin hışımla girdi içeriye.
-“Benim 100.00 TL ne oldu, çabuk söyleyin!” dedi.
“Abim hele bir oturun ne yüz lirası?”
demeye kalmadı;
-“Bir öğretmenin bir derdi olsa ve onun da bir derneği olsa, dernek yöneticileri çıkar şu Zafer Meydanına, Konya’yı inletir vallahi. Siz ise oturmaktan, akıl vermekten başka bir şey yapmıyorsunuz” şeklindeki kendine göre "yüzde yüz haklı" olduğunu sandığı bir tavırla bağırıp çağırmakta...
“Başım üstüne abim, hele bir oturun hele!” dedim. “Mesele nedir bir anlatabilir misiniz?” diye de ilave ettim.
Başladı derdini(!) anlatmaya
-“Ben bir iş yerinde çalışıyordum. Bana vermemeleri gerektiği halde baktım, maaşıma 100.00 TL.ler yansımış. Çalıştığım için bunu hak etmiyordum ve bir dilekçe yazdım”
“Sayın SGK.
Ben çalışıyorum bu nedenle bana 100.00 TL.leri vermeyin” dedim.
Hemen kestiler.
Bir müddet sonra işten ayrıldım. Bir dilekçe daha yazdım. Bu sefer de;
“Ben işten ayrıldım 100.00 TL.mi isterim” dedim.
Tamam abim iyi yapmışsınız.”
“Dur daha bitmedi... Bir müddet sonra tekrar işe başladım ve bir dilekçe daha yazdım. -“Ben tekrar işe başladım falanca tarihte yazdığım dilekçeyi iptal edin” dedim.
“Aradan üç ay geçti, işten tekrar çıktım. Bir dilekçe daha yazdım ve son olarak da dedim ki ; “falanca dilekçemi, falanca talebimi ve en son yazmış olduğum falanca mektubumu iptal edip bu dilekçemi işleme koyun! Ve benim 100.00 TL’mi verin” dedim.
Aradan tam dört ay geçti ve beni ne arayan var soran var. Daha önce size de geldim ve bana; “bekleyin” dediniz. Hala bekliyorum ben daha ne kadar bekleyeceğim, söyler misniz? Arkamda koca bir dernek var ama sorunumu çözmüyor. Bir başka dernek olsaydı eğer, üyesinin bu işi için memleketin altını üstüne getirirdi. Sizden bana fayda yok, istifa ediyorum.”
“Ooooffff! Oooffff!” demişim ani bir tepkiyle...
-“Abim beni dinler misiniz?”
Siz bilgisayara bir küçük bilgi girmişsiniz ve ardı ardına ENTER tuşuna basmış, sonra ESCAPE yapmış, ardında “ALT+DELETE yapıp bir de F5 tuşuna basarak bilgisayarın kafasını allak bullak etmişsiniz. Sizin bu süreci çözmek için SGK’da mutlaka bir “çözüm ordusu” kurmuşlardır...
Gelelim sizin için “kendiniz için, eylem yapmamız gerektiği” hususundaki serzenişinize...
Sevgili Ağabeyim. Biz daha öncesi de vardır ama benim takip edebildiğim kadarıyla, 2009 yılından beri eylem için, özlük haklarımızın kazanılması ile ilgili eylem yapmak üzere, Ankara’ya, İstanbul’a, onlarca kez gittik geldik. Bazen 50 kişiyle basın açıklamaları yaptık, bazen 120 bin kişiyle Ankara sokaklarını, 10 bin kişiyle İstanbul Caddelerini inlettik. Siz herhangi birisine katılıp bizlere yani kendinize bir destek faaliyetinde bulundunuz mu hiç? Benim bildiğim kadarıyla hiç görünmediniz o kısımlarda... Ben mi yanılıyorum acaba?” diye sorduğumda;
-“Yo, hiç gitmedim” diye cevap verdi...
-“Pekala şimdi siz kafasını, ardı ardına ENTER yaparak karıştırdığınız SGK’nın halletmesi gereken bir işlem yüzünden, neden bizleri suçlayıp da bir de tehdit eder gibi; “o zaman ben de üyelikten çıkıyorum” deyip önüme dilekçenizi koyuyorsunuz?
Çok üzgünüm Ağabeyim. Bizler sırf meslek onurumuzun korunması adına gece gündüz emek verip bir tek kişiyi dahi dışarıda bırakmamak, üye yapmak adına uğraş verirken, bizlerin konusu dışında olan bir iş için üstelik de TEMAD’ın yani bizlerin gayreti ile elde etmiş olduğunuz “100.00 TL Denge Tazminatının hesabınıza yatırılmamış olmasını bahane ederek istifa etmenize bir anlam veremedik...Tamam Ağabeyim, istifanız hayırlı olsun gereken işlem yapılıp tarafınıza iletilecektir” deyip bitirdim konuyu.
Görüyorsunuz değil mi?
Allah hem bizlere hem de diğer bütün arkadaşlarımıza bolca sabırlar versin inşallah.
“Amin!”
Tayyar Yıldırım
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Yorumlar
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için