Saygıdeğer meslektaşlarım,
Uzun bir süredir sağlık sebeplerinden dolayı sizlerden uzak kaldım. Sağolsun sayfa arkadaşlarım durumu bildiklerinden bir şey beklemediler.
Tabi bu arada toplumumuzun uğramış olduğu haksızlıklara karşı verilen mücadeleyi de yakından takip ediyorum.
Bugün Sami Başkaya’nın duyurduğu tazminatlar ile ilgili olarak yapılan çalışmaların MSB’lığında olduğu ve bir dayatma ile karşı karşıya bırakılmak istendiği görülmektedir.
Yıllardır mağdur edilen ASUBAY toplumu için Başbakan’ın seçim meydanlarında üzerine basa basa verdiği sözlerin YERİNE GETİRİLMEMESİ için devreye giren Genelkurmay’ın o cin kurmaylarının yine aşina olduğumuz ayak oyunlarını devreye sokmaya çalıştıklarını görüyoruz.
Bizim Genelkurmay Başkanlarına Allah sabırlar versin diyorum.
Neden derseniz.
Asli görevleri olan astlarının hak ve hukuklarını koruma görevlerini (Ben söylemiyorum, İç Hizmet Kanunu söylüyor) yapmalarını engelleyen bir yapı karargahta oturmuş tıpkı bir parti liderimiz gibi her şeye HAYIR demenin kendilerinin görevi olduğunu hatırlatıyorlar.
Kime hatırlatıyorlar, sadece astlarına, kendilerine gelince görevlerini bu sefer EVET demek olduğunu hatırlıyorlar.
Bunlarda zerre kadar akıl yok.
Siyasi iradenin emrinde olduklarını beyan ediyorlar, ama özlük haklarına gelince bir anda siyasi irade unutuluyor ve varlıklarını hatırlıyorlar.
Bu göstermektedir ki Türk Silahlı Kuvvetlerin de çalışan personelin; kim olursa olsun, subay, asubay, uzman jandarma, uzman çavuş ve onbaşılar ile sivil memurların özlük hakları, KENDİNİ KURMAY zanneden subay zevatının insafına bırakılmayacak kadar önemlidir.
Akçeli konularla uğraşan bir komuta heyetinin kendini harbe hazırlaması ve asli görevini yapması mümkün değildir. Bunu 1967 yılından beri (926 sayılı kanunun çıktığı tarihten) görüyor ve yaşıyoruz.
Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay arasındaki ilişkileri düzenleyen, Milli Savunma Bakanını posta memuru konumuna düşüren Kanun yürürlükten kaldırılmalı ve akçeli işler asıl sahipleri olan SİVİL iradenin inisiyatifine bırakılmalıdır. O zaman personel arasındaki ücret uçurumu ortadan kalkar ve 1960’lı yıllardaki ücret politikasına geri dönülür.
BUNDAN SONRA DA ARAMIZDA KAN DAVASI FİLAN KALMAZ.
Mehmet EROL